KİTAP HAKKINDA
KİTAP ADI: BENİ ÖDÜLLE CEZALANDIRMA
YAZAR ADI: DR.ÖZGÜR POLAT
BASIM TARİHİ: 1.BASKI
EYLÜL 2016/ 77.BASKI HAZİRAN 2017
BASKI: MEGA BASIM
YAYIN EVİ: DOĞAN YAYINCILIK
SAYFA: 247
KİTABIN VERMEK İSTEDİĞİ ANA DÜŞÜNCE: Çocuk
eğitilirken ona ödülle hiçbir zaman yaklaşılmaz. Çocuk kendi sorumluluğunu
kendi bilip işlerini yapmalıdır.
Özgür Bolat 1979
Antalya’da bir gecekonduda doğdu. Özgür Bolat’ın babası işçi olarak
çalışmaktaydı. Özgür Bolat ailenin 3 çocuğundan biridir.
Gecekondudan Harvard Üniversitesi’ne
İlkokulu Fatma
Parıltı İlköğretim Okulu’nda okudu. Üniversite eğitimini Boğaziçi Üniversitesi
Eğitim Fakültesi’nde aldı. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden mezun
olan Özgür Bolat, Türk Eğitim Vakfı ve Fulbright bursuyla Harvard Üniversitesi
Eğitim Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı
Özgür Bolat,
Cambridge Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde doktora yaptı.
Dr. Özgür Bolat Yeni
Zelanda’da 2007 yılında yapılan uluslararası bir konferansta ‘En İyi Genç
Araştırmacı’ ödülüne layık görüldü.
Özgür Bolat,
2007-2008 yılını MIT Sloan School of Management’ta dersler aldı ve araştırmalar
yaptı.
Özgür Bolat,
okullarda Öğretmen Liderliği Projesini 2008 yılında başlattı. Öğretmen
Liderliği Projesini 100’den fazla devlet okulunda ve özel okulda uygulanmıştır.
Dr. Özgür Bolat,
hürriyet gazetesinin sitesinde köşe yazıları yazmaktadır.
Dr. Özgür Bolat,
Gelişen Aile Akademisi ve Öğretmen Liderliği Akademisi kurucusu olarak
çalışmalar ve araştırmalar yapmaktadır. Dr. Özgür Bolat, kurmuş olduğu Anne
Baba Okulu ile ebeveynlere mutlu ve başarılı çocuk yetiştirmenin prensiplerini
öğretmektedir.
ÖZET
Kitabın ilk kısmı Skinner’ın davranışçı ekolü
üzerinden başlıyor. Güvercinlerle yaptığı deneylerle onları savaş için
hazırlıyor. Böylelikle eğer insanlara da ödül verilirse eğitilebileceğini
düşünüyor. Bunun yanında Prof. Edward Deci ve Prof. Mark Leffer ödülsüz eğitimi
savunuyor ve ödülün iç motivasyonu düşürdüğünü söylüyor.
ÖDÜL GERÇEKTEN İŞE YARAR MI?(2.BÖLÜM)
Bir okulun yanında yaşlı adam varmış.
Çocuklar okuldan çıktıktan sonra eve giderken yaşlı adamın balkon demirlerine
vurarak geçerlermiş yaşlı adam bu durumdan rahatsız oluyormuş. Çocuklar yine
bir gün demirlere vurarak geçerken yaşlı adam balkona çıkıp “Çocuklar bunu her
gün yapın çünkü bu sesi çok seviyorum sizlere de bunun karşılığında 1 TL
vereceğim.” demiş. Yaşlı adam bir hafta boyunca çocuklara 1 TL vermiş. İkinci
hafta ise “Çocuklar param kalmadı 50 kar vereceğim.” demiş. Üçüncü hafta ise “Çocuklar
artık hiç param kalmadı sizlere para veremeyeceğim çünkü param bitti.” demiş.
Çocuklar “Para yoksa bizde artık yapmayız.” demişler. Burada anlatılmak istenen
çocuklara ödül verirsek bu işi yaparlar ama ne zaman ki ödül vermekten
vazgeçersek o zaman davranışta ortadan kalkar.
Hedonistik Adaptasyon
İnsanların sahip oldukları şeylere alışıp, o
şeylerden daha az keyif almalarına psikologlar hedonistik adaptasyon diyor.
Bunu şu şekilde açıklıyor: Maymunların önüne bir elma koyuyor ve sarı ışık
yakıyor. Sarı ışık yakıp elma koyuyor böylece maymunlara ne zaman sarı ışık
yakılırsa o zaman maymunlar elma verileceğini anlıyor. Bir süre sonra maymunlar
duruma tepki göstermiyor çünkü sarı ışık yakılınca elma verileceğini anlıyor.
Aynı şey üzüm ile de tekrarlanıyor maymunlar bu duruma da alışıyor. Ödül beynin
hem iç motivasyonunu öldürür hem de kişinin kendini motive etme kapasitesini
azaltır.
Çocuk ödülle iş yapamaya alışırsa kendi
sorumluluğunda olan işler için bile ödül talep eder. Örneğin; annesi çocuğuna “Oğlum
yemekleri ısıtır mısın?” diye soruyor. Çocuk ise “Anne bunun karşılığında ne
vereceksin?” diye soruyor. Yani yemeği ısıtmayı kendi sorumluluğunda
algılamıyor. Sorumsuzluk bilinci gelişiyor.
ÖDÜL İÇ MOTİVASYONU NASIL ETKİLER?(3.BÖLÜM)
Prof. Watson Nobel ödülünü aldıktan sonra çok
az bilimsel araştırmalar yapıyor çünkü ödül onun içsel motivasyonunu
azaltmıştır.
Profesör Leam Birch: “Acaba bir çocuk bir
yemeği sevmiyorsa ona ödül vererek sevdirebilir miyiz?” diye düşünüyor.
Çocukları 3 gruba ayırıyor. 1.gruba “Kefir içerseniz sinema bileti
kazanırsınız.” diyor. 2.gruba “Bu kefiri dene.” diyor ve onları övüyor. 3.gruba
ise “Kefiri deneyin.” diyor. Tabi ki ödülü alan grup daha çok içiyor. Buradan
anlaşılacağı üzere ödülle bir çocuğa iş yaptırabilirsiniz ama olumlu tutum ve
iç motivasyonunu geliştiremezsiniz.
Ödül Ve Bilişsel Çelişki Arasındaki İlişki
Bir gruba solucan yeme deneyi yapılıyor.
Denekler tek tek odalara alınıyor ve anket yapılıyor. Ankette ki ifadelerden
biri de “Kendimi cesur bir kişi olarak görüyorum ifadesidir.” daha sonra
deneklere deneyin iptal olduğu söyleniyor ama başka deneylere de
katılabileceklerini söylüyor. Bunlardan biri bilişsel becerileri ölçen bir test
diğeri de kendilerine elektrik şoku uygulayacaklar. Denekler elektrik şoku
deneyini tercih ediyorlar çünkü göstermiş oldukları tutum davranışlarını
etkiliyor.
İkinci bir örnek ise Kore Savaşı sırasında
Çinliler, Amerikalı esir askerler üzerinde sıkça kullanmışlardır. Amerikalı bir
askerin komünist Çin’e karşı tutumu olumsuzdur. Sonrasında Çinliler bunu
Bilişsel çelişki kullanarak değiştiriyorlar. Basit cümleler söyleterek bunu
yenebiliyorlar. Bu cümleleri söyleyen Amerikan askerleri tutumlarını da
değiştirmek zorunda kalıyor. Tutum ve davranış arasında bir etkileşim vardır.
İkisi de birbirlerini etkiliyor. Tutum davranışı değiştirdiği gibi, davranışta
tutumu değiştiriyor.
ÖDÜL BİR KONTROL MEKANİZMASI MIDIR?(4.BÖLÜM)
İki grup seçiliyor ve birinci gruba şöyle deniyor. Sizden bir makale yazmanızı istiyorum bu makaleniz uzmanların görüşleri ile değerlendirilecek. İkinci gruba ise sizden bir makale yazmanızı istiyorum ama bu makale uzman kişiler tarafından değerlendirilmeyecek dilediğinizce yazın. Sonrasında ise birinci gruba artık değerlendirilmeyeceksiniz dileğinizce yazın deniyor ama bunlar yazmıyor. Yani kontrol mekanizması ortadan kalkınca davranışta ortadan kalkıyor.
Not ve sınav iç motivasyonu öldürmektedir.
Örneğin; öğrenciler bir sınava giriyor. Sınavdan sonra tekrar çalışmıyor. Çünkü
sınav iç motivasyonu öldürmüştür.
Ödül Araç Mı? Amaç Mı?
Sizlere iki çeşit eğitim paketi sunuluyor bu
paketler a ve b paketleri yalnız a paketi kazanmak için b paketini almanız
gerekiyor. Sonrasında ise iki pakette aynı anda sunuluyor sizler tabi ki a
paketini seçersiniz çünkü sizin için amaç a paketi b paketi ise araç olmuştur.
Amaçta araçtan daha değerlidir. Kısacası ödül asıl etkinliği araç haline
dönüştürdüğü ve araç da amaçtan daha az önemli olduğu için iç motivasyonu
azaltıyor.
ÖDÜL BAŞARIYI VE MUTLULUĞU NASIL ETKİLER?(5.BÖLÜM)
Motivasyon türleri dörde ayrılır: (sayfa 59)
Dış motivasyon: çocuklar ödevlerini “Öğretmen
kızar.” diyerek yapıyorlar. Doğal olarak dış motivasyonla ödev yapan çocuk dış
motivasyon kalkınca iş yapmayı bırakır.
İçe yansıyan dış motivasyon: “Ödevi yapmazsam
suçlu/kötü hissediyorum. Kendimi ispatlamak için yapıyorum.”. Aslında çocuk
ödevi yapıyor ama ödevin kaynağı kendisi değildir. Sadece işi yapmazsa
dışarıdaki baskıdan dolayı kötü ya da suçlu hissedecek.
İçselleştirilmiş motivasyon: “Ödev benim
sorumluluğum./ iyi bir öğrenci olmak için yapıyorum./ benim amacıma hizmet
ediyor.”. Çocuğun hedefi var bunun için ödev yapıyor. Tam anlamıyla içsel
motivasyon sayılmaz.
İç motivasyon: “Öğrenmek için yapıyorum./
ilgimi çekiyor./ seviyorum.”. Çocuk kendi kendine araştırmalar yazıyorsa bu iç
motivasyondur. Çocuklar hafta sonu bile okula geliyorlarsa bu yine iç motivasyondur.
İç Kontrol Odaklılık
İç kontrol odaklı insanlar daha başarılı ve
daha mutludur. Çünkü bir şeyi başarmak için çaba gösterirler ve inanırlar. Ama
dış kontrol odaklı insanlar olup bitenleri kendilerine bağlamazlar. Başarıyı ve
mutluluğu kendi dışındaki güçlerde görüyor.
İki çiftçi düşünün ikisi de tarlasına pancar
ekiyor. Biri sulama sistemi ile tarlasını suluyor diğeri yağmur suyuna
güveniyor. Birinci çiftçi hayatta daha mutludur. İlkinin başarısı kendine bağlı
diğerinin başarısı yağmura bağlıdır. İç ya da dış kontrollü olmak işte buna
benzemektedir.
Dış kontrol odaklı kişilerin sorun çözme
becerisi de zayıftır. Problemin kaynağı başkalarıysa çözümü de başkalarındadır
diye düşünüyor.
Özdenetim
Çocukların özdenetimini ölçmek için bir deney
yapılıyor bu deneyde masaya bir lokum bırakılıp deniyor ki eğer bu lokumu ben
gelene kadar yerseniz yiyin ama ben gelene kadar yemezseniz sizlere 1 tane daha
lokum vereceğim. Çocuklardan bazıları lokumu hemen yiyor bazıları ise bekliyor.
Bekleyen çocuklara yıllar sonra tekrar karşılaşıldığında çok daha başarılı
oldukları görülüyor. Diğer çocukların ise hayatlarında mutsuz oldukları
görülüyor. Yani burada anlatılmak istenen çocuklara özdenetim kazandırmaktır.
Ödül ile İç Kontrol Odaklılık Arasındaki
İlişki
Ödülle, ceza, kızma hepsi dış kontrol
odaklıdır. Örneğin; çocuk ödevini öğretmen kızmasın diye yapıyorsa bu dış
kontrol odaklı olmaya başlar. Ancak bir çocuk uzaya merakı varsa kimse bir şey
demeden araştırma yapıyorsa iç kontrol odaklıdır ve hayatta daima başarılı ve
mutlu olur.
Ödül İle Özdenetim Arasındaki İlişki
Çocuklara ödevlerini yapmaları için bir ödül
ve ya ceza sunulmamalıdır. Çünkü çocuk dış kontrol mekanizmasına sahip
olmaktadır. Ödül özdenetimin gelişimini büyük oranda etkiler. Örneğin; bir
çamaşır makinesi düşünün. Çamaşırları attınız ve beklemeye geçtiniz ama çamaşır
makinesinin yıkama bitince sizi uyaracak bir sistemi yok. Bu durumda sürekli
onu kontrol etmek durumundasınız. Ama bir kurma düğmesi varsa, makineyi önceden
kurarsınız ve kontrol etmenize gerek kalmaz. Aynı şekilde siz bazı değerleri
çocuğa kazandırırsanız, o da kendi kendini denetleyecektir. İç denetim kazanmış
çocukları denetlemenize gerek yoktur. Ödül kullanımı artıkça özdenetim azalır.
Çocuğun davranışları dış bir mekanizma ile denetleniyorsa, çocuk kendi
özdenetim mekanizmasını geliştirme ihtiyacı duymaz.
ÖDÜL CEZA MIDIR? CEZA ÖDÜL MÜ?(6.BÖLÜM)
Ödül İle Ceza Arasındaki Benzerlik
1.
Ödevini yaparsan, bilgisayarla
oynayabilirsin.
2.
Ödevini yapmazsan bilgisayarla oynayamazsın.(sayfa
62)
Bu cümlelerin biri ödül diğeri cezadır ama
her ikisi de aynı anlamdadır. Bazen ödül diye düşündüğümüz şeyler çocuklar için
ceza olabilmektedir. Örneğin; “Takdir belgesi alırsan tablet alacağım.” diyen
anne baba eğer alamazsan tablet almayacağım yargısında çocuğa vermiştir. Eğer
çocuk alamazsa hayal kırıklığı oluşacak, üzülecek ve kendini değersiz
hissedecektir. Kısacası ödül bekleyen ama alamayan çocuk cezalandırılmış
hisseder. Her ödül içinde aynı zamanda ceza da vardır.
Beklenmedik Ödüller
Örneğin; bir süper lig takımı amatör bir
takımı yenerse çok mutlu olmaz ama amatör takım süper ligde oynayan bir takımı
yenerse, o zaman çok mutlu olur. Çünkü bu durumda kazanma beklenmedik bir
durumdur. Yani insanlar beklenmedik bir durumlarda kazanınca çok mutlu oluyor ama
beklendik durumlarda kazanınca çok mutlu olmuyor. Bu durum piyango biletlerinde
de vardır. İnsanlar kazanmayacaklarını bildikleri için kaybedince üzülmüyor ama
kazandıkları zaman da çok mutlu oluyor çünkü kazanma ihtimalleri çok düşüktür.
Ceza Ödül Müdür?
İsrail’de bir anaokulunda bir sorunla
karşılaşılıyor. Okul 16.00 da bitiyor ama veliler çocuklarını almak için okula
geç geliyor bu durum öğretmenin motivasyonunu azaltıyor. Anaokulu yöneticileri,
ekonomist Uri Gneezy ile irtibata geçip, bu sorunu çözmesi için ondan yardım
istiyor. Uri şöyle bir çözüm buluyor okula geç kaldığı her 10 dakika için
veliden 3 dolar para cezası ödemesini istiyor. Böyle olduğu halde okula geç
gelen veli sayısı her geçen gün artıyor. Ceza geç kalmaları artırıyor çünkü cezayla
beraber geç gelme davranışı meşrulaştırılıyor. Ceza velilere geç kalma hakkı
veriyor. Yani ceza veliler için ödül oluyor.
Ceza ve ödülden sonra yeni sosyal normlar
oluşur. Ödül ve ceza ortadan kalksa da oluşan yeni sosyal normdan dolayı kötü
davranışın devam etmesine sebep olur. Okula geç gelen velilerin cezayı ödüle
dönüştürdüğü gibi.
ÖDÜL
PERFORMANSI ARTIRIR MI?(7.BÖLÜM)
Dan Ariely 87 denekle bir deney yapıyor. 3
gruba ayırıyor. Denekler 6 görevi başarı ile tamamlarlarsa onlara para ödülü
verileceği söyleniyor. 1.gruba bir günlük, 2.gruba iki haftalık ve 3.gruba da
beş aylık ücret değerinde para vereceğini söylüyor. En başarılı grup en az para
alan grup oluyor. Yani ödülün değeri artıkça performans düşüyor. Çünkü ödülün
fazla oluşu deneklerde endişe ve strese neden oluyor.
Bu da demek oluyor ki insanları motive etmek
için ne kadar çok büyük ödül vaat edilirse performans o kadar çok düşüyor çünkü
insanlarda endişe ve stres oluşuyor.
Stres Performansa Zarar Verir Mi?
Örneğin çocuğunuza “Ödevini yaparsan oyun
oynayabilirsin.” derseniz o an da çocukta heyecan yaratabilirsiniz. Çocuk oyun
oynamak için o kadar heyecanlanırken ödevine odaklanamaz. Odaklanamadığı için
de performansı düşer ve ödevini yapamaz.
Şirketlerdeki Ödül Sistemi Performansı
Etkiler Mi?
Ödül mekanik işlerde performansı artırır ama
muhakeme gerektiren işlerde artırmaz. (sayfa 81) Şirketlerde ki başarılarda
böyledir. Çalışanlara verilen işlerin ya sadece mekanik olması ya da işe
mekanikmiş gibi yaklaşılmasıdır.
Karmaşık durumlarda çocuğa ödül verilirse,
çocuk bu işe mekanikmiş gibi yaklaşır. O işi yapar ama bu pek de etkili olmaz.
Bu da işe zarar verir.
ÖDÜL YARATICILIĞI GELİŞTİRİR Mİ?(8.BÖLÜM)
21.yüzyıl becerilerinin en önemlisi yaratıcılıktır. Öğretmenler sınıflarında yaratıcı öğrenci istemektedirler. Öğretmenin yaratıcı olabileceğini düşündüğü grup yerine diğer grup daha yaratıcı çıkıyor. Yaratıcı öğrenciler aniden konuşurlar, az hoşgörülüdürler, duygusaldırlar, kurallara uymazlar. Ama öğretmenin istediği yaratıcı öğrenci özellikleri düzenli, saygılı, çalışkan, kurallara uyan, sakin. Öğretmen öğrencilere kontrol altına almak istiyor bunun için öğretmen ödülleri kullanıyor yalnız ödül sadece mekanik işlerde yardım sağlar karmaşık işlerde değil.
Kontrol Ve Yaratıcılık
Ödül çocuğu kontrol ettiği için yaratıcılığı
da olumsuz etkilemektedir. Prof. Teresa ödülün kontrol ederek çocuğun
yaratıcılığını düşürdüğünü ispatlamak için bir deney yapıyor. 60 tane denekleri
alıyor ve onları bir odaya koyuyor. Görevleri bir video izlemek ve
değerlendirmek. 10 dakika sonra videonun bozulduğunu söylüyor ve kapatıyor.
1.gruba hem seçenek hem de ödül veriyor. 2.gruba seçenek veriyor ama ödül
vermiyor. Bir gruba seçenek vermiyor ama ödül veriyor. En yaratıcı grup 2.grup
oluyor. Çünkü hiç kontrol yok ve seçenek sunuluyor. En az yaratıcı grup 3.grup
çıkıyor. Çünkü hem ödülle hem de seçenek sunulmayarak kontrol ediliyor.
Denekler 2 farklı kontrol mekanizmasına maruz kaldığı için yaratıcılıkları
düşüyor. Diğer kişiler kendi istekleri ile yaptığı için daha yaratıcı ürünler
ortaya koyuyorlar.
Gerçek Hayatta Yaratıcılık
Bir ressama zevk için resim yap dediğimiz
zaman daha yaratıcı resimler yapar ama sipariş üzerine bir resim yap dediğimiz
zaman pek yaratıcı olmaz. Çünkü ressam müşterinin isteğine göre yapmak için
strese girer ve bu da yaratıcılığı düşürür.
Bakış Açısı
Ödül, bakış açısını değiştirdiği için
yaratıcılığı öldürür. Çocuğa ödül vererek bir sürü iş yaptırabilirsiniz ama
yaratıcı olmasını ve ya eleştirel düşünmesini sağlayamazsınız.
Bilişsel Daralma
Elimizde 14 farklı karton var her kartonda
farklı bir geometrik şekil var. Göreviniz 14 geometrik şekli sırasıyla
ezberlemek. Sizler kısa süre içinde geometrik şekilleri ezberliyorsunuz ama
sıra rengini söylemeye gelince duraksıyorsunuz. Çünkü siz ödül için sadece
şekle odaklandınız. Ödül almayan grup hem geç ezberliyor hem de şekillerin
renklerini de ezberliyor. Bu da demek oluyor ki ödül alacak grup daha çok
şekillere odaklanıyor renkler dikkatlerini çekmiyor işte buna bilişsel daralma
denir.
Ödül Çabayı Artırır
Ödül, emeği arttırdığı için mekanik işlerde
işe yarar ama yaratıcı işlerde bilişsel daralma yarattığı için olumsuz etkiler.(sayfa
89)
ÖDÜL ÖĞRENMEYİ NASIL ETKİLER?(9.BÖLÜM)
Çocuklara
bir iş karşılığında ödül verilince, amaç o işi en iyi şekilde yapmak değil, en
kısa sürede yapıp ödülü almak olur. Örneğin; halatlarla oynanan bir oyun.
Çocuklardan halatları çubuğa geçirmelerini ister. Çocuklar her defasında biraz
daha uzaklaşarak başarı duygusunu tatmak ister bu grup gelişim odaklı bir
gruptur. Daha sonra 10 tanesinden 7 sini geçirene ödül vaat edildiği zaman
performans odaklı olan grup ödülü almak için yakından atış yapacaktır ve bir iş
için ödül konduğu zaman çocuklar en kısa yolu tercih ederler ve risk almaktan
korkarlar. Bu durumda öğrenme ve gelişimi zayıflar.
İnsanlar normal şartlarda yarım kalmış işleri
bitirmek isterler. Ama çocuk ödül alınca, iş yarım kalsa da kişi işini
bitirdiğini düşünür ve o işe geri dönmez. Örneğin; bir grup öğrenci iki gruba
ayrılıp Legolardan t şekli yapmalarını istiyor. 3 dakika sonra durduruluyor ve
bir gruba ödül veriliyor. Daha sonra çocuklar izleniyor ve ödül almayan grup
görevlerine devam ediyor ama ödül alan grup nasıl olsa ödülü aldım diye tekrar
yapmıyor. İşte böylelikle tam öğrenmiş olmuyor ve gelişim olmuyor.
Karne hediyesi de yine bir ödüldür ve iç
motivasyonu düşürür. Gelişimi ve öğrenmeyi olumsuz etkiler.
ÖDÜL DEĞERLERİ ÖĞRETİR Mİ?(10.BÖLÜM)
Yardım etmek insanın doğasında olan bir
değerdir eğer insana yardım etmesi sonucu bir ödül verilirse değer içselleşmez
ve ödül ortadan kalkınca da yardım etmeyi bırakır. Örneğin; kan bağışı yapan
insanları 2 ye ayıralım bir gruba kan bağışı karşılığında para verileceği
söylensin diğer gruba ise kan bağışı gönüllü olarak yapılması istensin. En çok
kan bağışı yapan gönüllü olarak yapılan kan bağışıdır. Çünkü insanlar işi ödül
için yapıp çıkarcı görünmek istemez. Onun için ödül olunca insanlar o işi
yapmak istemez. Ayrıca ödülle kan bağışında bulunan insanların kanları
hastalıklıdır. Çünkü değerleri çok güçlü değildir. Bu yüzden uyuşturucu
kullanır, madde bağımlısı olur. Bu da hastalıklara yol açar.
Ödül verilince yetişkinler de değerlerden
uzaklaşır. Çünkü ödülle iş yaparsa iyi insan olma duygusunu hissedemez.
Örneğin; eve yolculuk filminde babasını kaybeden bir genç şehirden köye
geliyor. Ancak annesi cenazesinin doğduğu köye defnedilmesini istiyor. Köyün
geleneklerine göre ölünün ruhu hatırlasın diye tabutun arabada değil omuzlarda
taşınması gerekiyor. Genç muhtarla konuşuyor ama yol uzun olduğu için kimse
taşımak istemiyor böyle olunca da genç o zaman parayla taşıtalım diyor ve
muhtar da peki deyip köyün gençlerini toplayarak cenazeyi taşıtıyor ama parayı
gençler reddediyor. Çünkü onlar bu işi para için değil, onurları, değerleri ve
iyilik duyguları için yapıyor. Para alırlarsa iyi insan olma duygusunu
yaşayamazlar.
İnsan davranışların iki türlü norm yönetir: Sosyal
norm ve Pazar normları.(sayfa 113) Örneğin; bir vakıf tarafından avukata
ihtiyaç var ve para sınırlı bir grup avukatı arayıp “Bize yardım edebilir
misiniz? Bunun karşılığında 30 dolar verelim.” diyorlar. Avukatların aldığı ise
950 dolar o yüzden pazar normlarına göre değerlendirip kendilerini ucuz
hissettikleri için bu teklifi reddediyorlar ama bir grup avukata da “Bize
gönüllü olarak yardımda bulunur musunuz?” diye soruyorlar. Avukatlar bunu
sosyal norm olarak görüp yardım ediyorlar. Ödüller sosyal normları pazar
normlarına dönüştürürler.
Kısacası ödülle değer kazanmak zordur. Ödül
var olan değeri de zayıflatır.(sayfa 113)
ÖDÜL ETİK DIŞI DAVRANIŞLARA ÖZENDİRİR Mİ?(11.BÖLÜM)
Prof.Schweitzer ödül ile etik dışı
davranışlar arasında ilişkiyi anlamak için 154 denek ile bir deney yapıyor.
Denekleri 3 gruba ayırıyor ve gruplara 7 tane harf veriyor ve bu harflerden
anlamlı kelimeler türetmelerini istiyor. 1.gruba “Elinizden gelenin en iyisini
yapın.” diyor. 2.gruba da “Keyfini çıkarın.” diyor. 3.gruba ise “En az 9 kelime
türetin 2 dolar kazanacaksınız.” diyor. Sonra yazdıkları kâğıtları bir kuyuya
isim yazmadan atmalarını istiyor. Ama kontrol edenler kişilere gizli numara
koyup kimin ne yazdığını biliyor. Sonra gruplar çağırılıyor tabi ödül alacak
grup kimse fark etmez diye en güzel yazıları bulmak istiyor. Yani görüldüğü
gibi ödül alan grup etik dışı davranış gösteriyor. Ödül insanları etik dışı
davranışlara yöneltiyor.
Eğitim dünyasında da bu durum böyledir.
Öğrenciye not ödülü için sınav yapılıyor. Öğrenciler yakalanmayacaklarını
düşündükleri için kopya çekiyor. Yani öğrenciler bilerek etik dışı davranışlar
gözlemliyor.
Kurumlarda da insanlara ödül verilince kurum
kısa vadede idare edebiliyor ama uzun vadede kurumların ayakta kalması mümkün
olmuyor.(sayfa 127)
ÖDÜL İLİŞKİLERİ BOZAR MI?(12.BÖLÜM)
Ödül ve rekabet olduğu zaman, insanlar
birbirlerini düşman olarak görüyor çünkü karşısındaki insanları birer engel
olarak görüyor.(sayfa 137) Örneğin; beden eğitimi öğretmeni çocukları dört
gruba ayırıyor ve onlara farklı koşu parkurları hazırlıyor ve “Kazanana
çikolata vereceğim.” diyor. Çocuklar ödül için yarışıp kazanan grup çikolata
alma hakkını kazanıyor. O sıra da arkalardan sesler yükseliyor. Hasan Duygu’ya
bağırıyor ve “Senin yüzünden kaybettik.” diyor. Duygu bu durumda kendini
istenmemiş ve kabul görülmemiş olarak hissediyor. Öğretmen “Olur böyle şeyler!”
diyerek dersi bitiriyor. Burada eğer ödül olmasaydı çocuklar birbirlerine karşı
kötü düşünceler sergilemeyeceklerdi ayrıca kazanan grupta kaybeden grubu
aşağılamayacak ve kendilerinde narsisizm geliştirmeyecekti. Hatta birbirlerine
yardım edeceklerdi. Ödül arkadaşlık ilişkilerini, güvenlerini ve mutlu
olmalarını engeller.
ÖDÜL BİREYLERİ NASIL MUTSUZ EDER?(13.BÖLÜM)
Duygunun durumuna bakacak olursak duygu sınıf
tarafından başarısız ve kabul edilmediğini görürse mutsuz olacaktır ve okula
gitmek istemeyecektir. Başarısız olsa bile bu durumu “Midem ağrıyor, gece
uyuyamadım.” gibi nedenlere bağlayacaktır. Yani kendi değerlerini korumaya
çalışacaktır. Psikoloji bunu “Beklenti Teorisi” ile açıklamaktadır. Duygu
hayatının geri kalanında özgüvenini kaybeder. Kendini hiçbir zaman başarılı
göremez.
Peki, Bu Durum Ödülü Kazanan Kişiler İçin
Nasıl Değerlendirilir?
Sürekli ödülü kazanan kişilerde ailelerine
yalan söylerler. Sürekli ben kazandım derler ve hayatları boyunca hep endişe ve
kaygı içinde olurlar bu durumda da mutlu olmazlar. Yargı insanı mutsuz eder ve
rekabet ve ödül ortamları da yargı ortamı yarattığı için mutsuzluk kaynağıdır.
“Kim daha yüksek not alırsa cep telefonu
alacağım.” gibi çocuklarını ödülle rekabet haline getirirse çocuklar şöyle
düşünür: “Beni ödülle kabul ediyorlar.”. Bu da kendi başarılarını etkiler ve
acaba “Şu kişi kaç aldı?” diye düşünür ve kendinden yüksek almışsa ondan nefret
eder. Aileler bir nevi çocuklarının başarılı olmasını isterken rekabet ortamı
yaratır ve onların mutsuz olmalarını sağlar.
ÖDÜL ŞİRKETLERİN PERFORMANSINI DÜŞÜRÜR MÜ?(14.BÖLÜM)
Ödül ve rekabet olduğu zaman, kurumlarda
yetkin insanlar yetkin insanlarla çalışmak istiyor ve daha az yekin insanların
kendi performanslarını düşürdüğünü söyleyip gruplarına almıyor. Bu da daha
şirketlerin yeni yıldızlar üretmesini engelliyor. Ödül olunca bir süre sonra
işten ayrılmalar başlıyor. Örneğin; daha fazla çalışana maaşının 2 katı
verileceği söylense insan işten çıkıyor ve “Daha güzel işler başardığıma göre
daha yüksek yerlerde çalışabilirim.” diyor. Bu da şirketlerdeki verimliliği
düşürüyor.
ÖDÜL ŞİRKETLERDEKİ VERİMLİLİĞİ DÜŞÜRÜR MÜ?(15.BÖLÜM)
Örneğin; bir futbol takımı kurdunuz. 11
oyuncu satın alacaksanız ve elinizde 11 milyon gibi bir para var. Siz bu parayı
çok iyi oynayan ilk 2 kişiye mi verirsiniz? Yoksa herkese eşit bir şekilde mi?
Tabi ki sizin ilk iki kişiye fazla para vermeniz verimliliği düşürecektir.
Çünkü adaletsizlik hâkimdir. Adaletsizlikte doğal olarak verimliliği
düşürmektedir. Eşitliğin olmadığı takımların performansları düşmektedir.
Adaletsizlik iki nedenle verimliliği
düşürüyor: Birincisi stres yarattığı için kişi verimsiz çalışıyor. İkincisi ise
haksızlığı gidermek için daha az emek veriyor.(sayfa 160)
Rekabet ve ödül dış referans sağladığı için,
gelişimi durduruyor. Örneğin; bir çocuğa annesi “Oğlum birazcık ders çalış.”
demiş çocuk “Anne ben zaten bu şekilde de birinciyim.” demiş yani ödülle
birinci olmuş bu da çocuğun gelişimini durdurmuş. Aynı şekilde bir dalgıç
ayaklarını kullanmadan yüzüyormuş neden ayaklarını kullanmadığı sorulduğunda
ise “Ben ayaklarımı kullanmadan da birinci olabiliyorum.” demiş. Amaç eğer ödül
olmasaydı gelişim olsaydı kişi sürekli kendini geliştirecekti. Sürekli kendi
kapasitesinin üstüne çıkacaktı.
AİLELER NEDEN ÖDÜL VERİR?(16.BÖLÜM)
Örneğin; bir çocuk düşünelim hiçbir zaman
ödev yapmıyor. Annesi ona şöyle söylüyor “Eğer ödevini bitirirsen oyun oynayabilirsin.”
ama hiç düşünmüyor ki acaba çocuğun ödev yapmamasındaki ‘Gerçek neden ne?’
Sadece ödevin yapılıp yapılmadığı ile ilgileniyor. Bu da daha sonraları çok
büyük sorunlara neden oluyor. Çocuk daha sonra dış odaklı oluyor. “Gıcırdayan
tekerleğin gıcırtısı suyla çözülür ama daha sonra su, paslanma sorunu yaratır.”
(sayfa 163)
Otoriter aileler çocukların üzerinde daha
fazla kontrolcü etkiye sahiptir. Kontrol mekanizması kurarak çocukları
kendilerine bağlamaktadırlar.
Ödülün kullanıldığı yerlerde vardır. Örneğin;
bir çocuğa ilk defa tenis oynamasını istiyorsak “Tenis oynaya gidelim mi?” diye
sorulur. Çocuk “Hayır” yanıtını veriyorsa “Tenis oynaya gidersen sinemaya da
gideriz.” deniyor. Çocuk bu sefer kabul ediyor. Ancak bunu da 2 kere tekrar
edebiliriz. Eğer çocuğa tenis oynadığı alanda iç motivasyon kazanmayı
amaçlarsak çocuğa 3.kez sorulduğunda hiçbir ödül olmadan kabul eder.
2.KISIM ÖDÜL YERİNE NE YAPILMALI?
KOŞULSUZ EBEVEYNLİĞİN PRENSİPLERİ(1.BÖLÜM)
Örneğin; çocuk ödevini yapmıyor. Anne çocuğa
ödülle ödev yaptırdığı zaman bu sorunu çözmez aksine daha büyük sorunlara yol
açar. Çocuğa eğer ödülle bir şeyler yaptırmak istersek çocuk hiçbir zaman iç
motivasyon geliştiremez. Çocuk sorumluluk almayı öğrenmeyerek uzun vadede daha
da büyük sorunlar ortaya çıkabilir. Ebeveynler çocuklarını mekanik olarak
yetiştirmemelidirler. Ödül, mekanik çocuk yetiştirme anlayışının ürünüdür.
Mekanik yetiştirilen bir çocuğu ebeveynler şekillendirmektedir. Organik olarak
yetiştirmelidirler. Önemli olan çocuğu şekillendirmek değil, çocuğun doğal
büyüme ve gelişme sürecine yardımcı olmaktır.
Çocukla bir sorun yaşadığımız zamanlarda hem
davranışlarımızı hem de düşüncelerimizi değiştirmeliyiz. Çocuk yetiştirmekte
bir kolay olanı vardır bir de zor olanı. Kolay olanda bir işi çocuğa ödül
yardımı ile yaptırmak vardır. Ama doğru ve zor olanda o sorunun köküne inmek
vardır. Bugün kolay olanı seçen, yarın daha büyük sorunlarla uğraşır.
ÇOCUK NASIL ÖĞRENİR?(2.BÖLÜM)
Bandura bir deney yapıyor. 36 kız ve 36 erkek
çocuğunu 3 gruba ayırıyor. Oyun odasına koyuyor ve odanın bir köşesinde Bobo
adlı bir oyuncak bebek bulunuyor. Yetişkin içeri giriyor ve Bobo' ya vuruyor.
İkinci gruba giren yetişkin Bobo’ ya vurmuyor. Üçüncü gruba ise hiç yetişkin
girmiyor. 1.gruptaki çocuklar Bobo’ ya yetişkinin yaptığı gibi vuruyor. Diğer
gruplar az şiddet uyguluyor ya da hiç şiddet uygulamıyor. Bu deney bir kez daha gösteriyor ki çocuklar
gözleme ve model alma yoluyla öğreniyor.
Çocuklar Neden Model Alarak Öğrenir?
Çünkü çocuklar daha soyut düşünme yeteneği
gelişmemiştir. Ebeveynler çocuğa model olursa çocuk öğrenmektedirler. Çocuktan
istediği davranışı önce kendi yapmalıdır.
Ödül Yerine Model Olma
Örneğin; bir çocuğun anne ve babası kola
içiyor ama çocuğun içmesine izin vermiyor. Çocuk bu durumda sürekli kola içmek
isteyecektir. Çünkü anne ve babası da kola içiyor. Eğer anne baba bırakırsa
çocuk da kola içmekten vazgeçecektir. Yani aile çocuğa model olmalıdır.
Gizli Model Alma Yöntemleri
Örneğin; baba işten geliyor. Anne babayı
yemeğe çağırıyor ama babanın canı yemek istemiyor “Ben yemek istemiyorum.” diyor
ve anne çocuğu ile yemeklerini yiyor. Bu olayda çocuk bir tutum gözlemliyor: “insanlar
aç değilse yemek zorunda değildir.”. Ertesi gün anne çocuğu yemek yemek için çağırıyor
çocuk “Aç değilim canım istemiyor.” diyor. Anne “Olmaz hayır.” diyor ve zorla
ya da ödülle yemek yediriyor. Yetişkinlere bu hakkı verirken çocuğa vermiyor ve
bu da çatışma ortamı yaratıyor. Kısacası çocuklar sadece davranışları değil
tutumları da gözlemler.
Nasıl Model Olunur?
Aile
önce kendini analiz etmelidir. Örneğin; anne sinirlendiği zaman abur cubur
yemek yerine sağlıklı beslenirse çocukta abur cubur yemez. Doğru davranışlar
modellendiği zaman sorun çıkmaz. Aile model olursa çocukta bir değerler sistemi
oluşur.
ÇOCUKLA GERÇEK İLİŞKİ NASIL KURABİLİRİM?(3.BÖLÜM)
PİDE anlayışı: (sayfa 190)
1-)Perspektif
Örneğin; öğretmen sınıfa giriyor ve
öğrencilere bağırıyor: “Gürültü yapıyorsunuz çocuklar.” diye. Çocuklara
sorulduğunda ise sınıfta gürültü olmadığını söylüyorlar. Öğretmen gürültü
kelimesi yerine “Çocuklar sınıfta konuşma sesi var.” derse bu herkes tarafından
nesnel olarak kabul edilir. Çocukla ilişki kurmanın ilk adımı duruma öznel
değil nesnel yaklaşmaktır.
2-)İhtiyacını Anla
Çocuğun ihtiyacını anlamak gerekiyor. Örneğin;
bir çocuk ödev yapmıyor annesi ona ödülle ödev yaptırıyor yani neden ödev
yapmadığının altındaki nedeni anlamıyor. Anne çocuğun ihtiyacını anlamadan ona
uygulayacağı ödül, çocukta değersizlik duygusu yaratır ve ilişkileri zedelenir.
3-) Duyguyu Anla Ve Onayla
İki çocuk düşünün. Ödev seviyelerinin çok
üstünde olduğu için ödev yapmıyor. İlk anne çocuğuna ödülle ödev yaptırmak
istiyor. Çocuğun duygusunu anlamıyor yani çocuk burada demek istiyor ki “Bu
ödev zor o yüzden yapamıyorum.” diyor ama anne altında yatan nedenle
ilgilenmiyor. İkinci anne ise “Ödev seviyenin üstünde anlıyorum ama nasıl
halledebiliriz?” der. Çocuk duygusunun anlaşılmış ve onaylanmış olduğunu
hisseder ve onun doğal olarak annesi ile ilişkiler güçleşir. Bu anne sorunu
ilişki kurarak çözer ve artık çocuk nesneler üzerinden mesaj vermeyi bırakır.
Direk duygusunu söyler. Örneğin akşam karanlığından korkan çocuğun güneşin
batmasın diye ağladığı gibi. Aslında korktuğu için ağlamaktadır. Güneşin
gittiği için değil.
4-)Emek
Aile olayı objektif olarak değerlendirdikten
ve çocuğun perspektifini, ihtiyacını ve duygusunu anladıktan sonra zaten doğal
olarak empati kuracaktır ve ödülle onu kontrol etmeyecektir.
Büyükbabayı Ziyarete Gitmek İstemeyen Çocuk
Babası oğlunu zorla hatta bazen kızarak ve
ödül koyarak büyük babasına götürüyormuş. Sonrasında PİDE yöntemi ile denemiş.
Perspektif: “Oğlum neden gitmek istemiyorsun?”
diye çocuğuna sormuş. Çocuk sıkıldığını söylemiş. Baba büyükbabasının onunla
oynayabileceğini söylemiş.
İhtiyaç: Baba çocuğun neye ihtiyacı olduğunu
anlamış ve bu ihtiyacı karşılamaya karar vermiştir.
Duygu: Çocuk iki duygu yaşıyor endişe ve
sıkılma. Baba çocuğuna şöyle diyor: “Büyükbabanlar da sıkılıyorsun ve
büyükbaban seninle oynamıyor diye üzülüyorsun.” diyerek onun duygusunu
onaylıyor ve onu anladığını gösteriyor.
Emek: Sorun büyükbabaya söyleniyor ve
büyükbaba torunu ile oynamayı seve seve kabul ediyor.
ÇOCUK NASIL GELİŞİR?(4.BÖLÜM)
Edward Deci bulmacalarla deney yapıyor.
Kişileri 2 gruba ayırıyor ve 1.gruba seviyelerin çok üstünde bir bulmaca verip
çözmelerini istiyor. 2.gruba ise seviyelerinin birazcık üstünde bulmacalar
veriyor ve bunu çözmelerini istiyor. Tabi ki 1.grup bulmacaları çözemiyor.
Sonrasında önlerine farklı farklı bulmacalar konuyor ve öğrenciler
gözlemleniyor. 2.grupdaki öğrenciler bulmacaları çözmeye başlıyorlar ama
1.gruptakiler bulmacaları çözmüyor çünkü onlarda öğrenilmiş çaresizlik
oluşuyor. 2.gruptaki öğrenciler işe kendini kaptırıyor ve o işi ilgi ile
yapıyorlar. Buna da akış alanı denir.
Kısaca eğer öğrencilere kendi seviyelerinden
birazcık fazla iş verilirse öğrenciler bunu kolaylıkla yapıp keyif alıyorlar.
Yani akış alanına giriyorlar.
Bir çocuk annesine yaptığı resmi gösteriyor
ve “Nasıl olmuş?” diye soruyor. Annesi çocuğa “Aferin güzel olmuş.” deyip
başından savarsa bu gelişim olmuş olmuyor. Ama eğer annesi “Sence nasıl olmuş?”
diye yanıt verirse çocuk kendi kendini değerlendirmiş olacak ve öz
değerlendirme kabiliyetleri artacak. Ayrıca anne çocuğa övgü ve ya ödül değil
de “Şöyle yapsan daha iyi olur.” gibi geribildirim verdiğinde gelişim daha
hızlı oluyor. Çocuk kendini değerlendirdikçe ve geribildirim sağladıkça gelişir
ve dolayısıyla yaptığı işten keyif almaya başlar.
Ama bazen amaç çocuğu geliştirmek değildir.
Çocuklarla ilişki kurmak gerekmektedir. Bu durumda çocuğa yaptığı işlerle
ilgili sorular sorulabilir. Çocuk yaptıklarını anlattıkça, o işten keyif alır. (sayfa
213)
ÇOCUĞA SORUMLULUK NASIL KAZANDIRILIR?(5.BÖLÜM)
Deci bir deney yapıyor. Bu deneye göre kişileri fMRI makinesine
bağlayarak bilgisayar oyununun başına oturtuluyorlar. Bilgisayar oyunu sayı
tahmin etme oyunudur. Kişiler bilgisayar otomatik olarak söylemeden tahmin
ettiği sayıyı söylemeleri gerekir. Ama bilgisayar bazen bu hakkı onlara
vermeden otomatik olarak yapmaktadır. Kişilerin beyinleri kendi tahmin
ettikleri zaman caudate nucleus kısmı yanmaya başlıyor ama bilgisayar kendi
tahmin ettiği zaman beyinlerinde hiçbir hareketlenme olmuyor. Kısacası
insanlara seçme hakkı, yani özerklik verilmeyince, insanların motivasyonu
düşüyor.
Ödül Yerine Özerklik Vermek
Özerklik anlayışı olan bir evde, kontrol
ihtiyacı ortaya çıkmaz ve ödül ortadan kalkar. Özerlik verilmeyen bir ev hasta
birinin ağrı kesici almasına benzer. Ağrı kesici ödüle benzetilmiştir.
Çocuklara sorumluluk kazandırmak gerekmektedir.
Sorumluluk kazandırmak ise demokratik bir aile olmak yatar. Demokratik
ailelerde hem düzen hem de hem de özerklik vardır.
Demokratik aile yapısının sunulması için 3
adım vardır: Düzen kurmak, problem çözmek ve bedel ödetmek.
Ödül ile sorumluluk kazandırmak çok zordur.
Ama aile evde bir düzen kurarsa ve çocuğa özerklik verirse çocuk sorumluluk
kazanır. Çocuk düzene uymazsa problemin kaynağına inip uygun çözüm yolu
bulunması gerekmektedir. Bunu yaparken çocuğu sorumluluğunu ondan almaz. Sorun hala
çözülmüyorsa, çocuk davranışlarının sonucunun bedel ödeyerek deneyimlemelidir.
Örneğin; demokratik bir ailede kurallar konuyor ve akşam yemeği saati
belirleniyor. Çocuk eğer düzene uymazsa öncelikle ona neden yemediği soruluyor.
Çocuk canı istemediği için yemediğini söylüyor. Bu durum aile tarafından
açıklanıyor ve bir kural olduğu söyleniyor eğer çocuk hala uymak istemiyorsa
ısrar edilmiyor biraz zaman geçtikten sonra çocuk annesinden yemek
hazırlamasını söylediğinde ise anne şöyle cevap veriyor: “Oğlum babanla sohbet
ediyoruz istersen kendin hazırla, istersen bir sonraki yemek saatini bekle.”. Bedel
davranışlarının sonucudur. Ama eğer çocuğa aç kalmayı hak ettin gibi ceza
niteliğinde söylendiğinde çocuk bunu ceza olarak algılıyor ve çocukla aile
arasındaki ilişkiler kopuyor.
YORUM
Bu kitap bana çocukların ödülle
değerlendirilmeyeceğini öğretti. Ödülün birçok değere zarar verdiğini yapılan
deneylerle gördüm. En ilgimi çeken ise çocukların ödülle o dersten keyif
almadıkları ve yapamadıklarıdır. Kendimden örnek vermek istiyorum. İlkokul
öğretmenim matematik dersi çok zor olduğu için yani öğrenilmesi zor olduğu için
sorular sorarak bilenlere hediyeler vermeye başladı. Tabi ki ilk başlarda benim
de bu durum ilgimi çekti ve ben de kazanmak için elimden gelenin en iyisini
yapmaya çalıştım. Aradan zaman geçince gördüm ki artık içimden matematik sorusu
yapmak gelmiyordu ve o günden sonra matematiğe ilgim git gide azaldı. Kitap da
tam buna dikkat çekilmiştir. Eğer çocuğa ödül verirsen çocuk bir süreden sonra
artık kendisi yapmak istemezmiş. O zamanlar ben de böyle bir durum oluştu. İyi
bir çocuk yetiştirmek; sadece onlara ödülle iş yaptırmak, başarılı saymak
anlamına gelmemektedir. Aslında ebeveynler çocuklarımız iyi birer çocuk olsun,
derslerine çalışsın, sınıfında hep başarılı olsun, birinci olsun diye
çabalarlar. Ama şunu her zaman unuturlar: çocuğa ödül verirken aynı zamanda
ceza da vermiş oluyorlar ve ceza almış olan çocuklar aile ile her zaman çatışma
içinde oluyorlar. Ödül verdiğimiz zaman çocukların iyi bir insan olmasını da
engelliyoruz. Onlara sürekli ödül vererek onların iç motivasyon değil de dış
motivasyon kazanmasına sebep oluyoruz. Örneğin bir anne çocuğunu okula götürmek
istiyor ama çocuk okula gitmeyi reddediyor ve oyuncakları ile oynuyor. Anne
belli bir süre kızıyor ama daha sonra ona “Eğer okula gidersen dondurma yemene
izin verebilirim.” diyor. Çocuk işin içine ödül girince bu teklifi kabul
ediyor. Ama anne “Neden okula gitmek istemiyorsun?” gibi bir soruyla ona
yaklaşsaydı yani sorunun çözümüne inseydi gerçek nedeni bulabilirdi. Belki de o
çocuk okulda çok sıkıldığı için gitmek istemiyordu. Annesi onun duygusunu
anlayamadı ve onu onaylayamadı. Bu durum sorunun köküne inilmedikçe hayatta hep
daha büyük zorluklarla karşılaşılacaktır. Eğer çocuğa yanlış yaptığında
cezalandırmak yerine “Bunu şu şekilde yapsan daha iyi olur.” gibi
geribildirimlerle karşılık verilirse çocuğun iç motivasyonunu yükseltebiliriz
ve başarılı olmasını sağlayabiliriz. Ayrıca çocuğumuza örneğin; yemek yemedi
diye kızmak yerine, çocuk acıktığı zaman “Bu evin bir kuralı var ve saat 8 de
yemek yeniyor. Şimdi acıktıysan sen kendi yemeğini yapabilirsin ya da bir
sonraki yemek saatini bekleyebilirsin.” şeklinde davranıldığında çocuk kendi
yaptığı davranışın sonucunu bedel ödeyerek anlamış olacaktır. Aile ile çatışma
durumu olmayacaktır.